Grigoriy Spridonoviç Petrov, 1868'de Petrograd ilinin Yamburg kentinde yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası meyhane garsonuydu. Ortamın kötü koşulları içinde doğup büyüdüğünden, gençlik yıllarından başlayarak insanları daha aydınlık günlere taşımaya, onlar için mutlu yaşamın örneklerini araştırmaya koyuldu. Lev Tolstoy gibi o da yeryüzünü cennete çevirecek bir yol arıyordu.
"Bilim, din, felsefe, sanat insanlığın mutlu olması için yarar sağlamadıkça hiçbir değer ifade etmezler. Tüm bunlar insanlığı daha aydınlık günlere götürmelidir," diye düşünüyordu. Yaşamı boyunca da bu düşüncelerine bağlı kaldı.
Petrov din adamlığını seçerse insanlar üzerinde daha çok etkili olabileceğini gördü. Gönlü yoksullara, işçilere, köylülere daha yakındı. 1900'lü yıllara gelindiğinde Rusya'nın en ünlü papazlarından, en çok okunan halk yazarlarından biri oldu. Söz söyleme becerisi çok güçlüydü. Eserleri on milyonlarca Rus halkı tarafından okunuyordu. Kitapçılar, vitrinlerinde Petrov'un eserlerini en iyi yerlere koyuyorlardı. Edebi, felsefi, dini toplantılarda son söz hep Grigoriy Petrov'un olurdu. Onun böyle büyük bir ün kazanmasını ve faaliyetlerini kilise çevreleri çekemedi. Petrov 1907'de papazlık görevinden ayrıldı. Kendisini yazarlığa ve hatipliğe verdi.
Grigoriy Petrov'un en önemli işlevi uyuyan halkı uyandırmak olmuştu. Çalışmaları Çar polislerince izlendi. Daha sonraki Bolşeviklerle de geçinemedi. Halk için geniş bir özgürlüğü savunuyor, bilim adamlarının politika, parti ve dinin dışında kalmasını istiyordu. Hakkında soruşturmalar başlatılmıştı.
1920'de oğlu ve yakınları ölmüştü. Kırım'dan İstanbul'a kalkan bir vapura en son yolcu olarak atlayarak canını kurtarabildi. Yeşilköy'de yoksulluk içinde yaşadı. Daha sonra Triyeste'ye gitti. Burada Yugoslav aydınları Petrov'u tanıyarak ona yardımcı oldular; Belgrad Üniversitesine profesör olarak tayin edilmesini sağladılar. Petrov, Yugoslavya'nın çeşitli yerlerini dolaşarak kültür, uygarlık, din, iş, kardeşlik konularında konferanslar, vaazlar vermek fırsatını buldu. Üç yıl içinde 1500 konferans verdiği bilinir.
G. Petrov, 19 Haziran 1925'te mide ameliyatı olmak için gittiği Paris'te öldü.
Petrov "Beyaz Zambaklar Ülkesi" adlı kitabının Rusça elyazmasını daha önce Finlandiya'da beraber olduğu Bulgaristan'daki dosyu D. Bojkov'a göndermişti. Kitap 1925'te Sofya'da yayınlandı.
1909-1910 yıllarında Finlandiya'yı ilk kez dolaşan Petrov, bu ülkeden çok etkilenmiş ve: "Sanki onlar bu dünyadan değil; İncil'de sözü edilen beyaz zambakları andırıyorlar... Bataklıklar ülkesi Suomi, şimdi cennet sözünün bilinen anlamını taşır. Bataklık ve kayalıkları pek güzel bir bahçe haline getirmişler. Bu bahçede onlar İncil'deki beyaz zambaklar gibi dinç, tertemiz, mâsumdurlar. Temizlikleri yalnız kişisel yaşayışlarında değil, genel ve sosyal hayatlarında da görülür."
Petrov kitabında Finlandiya'nın eğitim ve kültür kalkınmasına nasıl ulaştığını anlatır. Fin halkı önceleri nasıldı, sonradan ne oldu? Bu gelişmede okulun, bürokrasinin, kilisenin, kışlanın rolleri neydi? Tek tek kahramanlar Fin ulusunu nasıl kahraman bir ulus yapmıştır?
"Beyaz Zambaklar Ülkesi" çeşitli dillere çevrilerek pek çok ülkede geniş bir ilgi görmüştür.
Kaynak: https://www.imge.com.tr/person.php?person_id=7065
Merhabalar,
YanıtlaSilGrigory Petrov‘un ”Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitabını ilk olarak üniversitede okumuştum. Öyle güzel bir kitap ki bu kitabı bitirdiğinizde yeniden okumak isteyeceksiniz. Her sayfası; altı çizilecek, ders niteliğinde cümlelerden oluşuyor.
Grigory Petrov; eserinde ülkenin ekonomiden eğitime, sağlıktan tarıma kadar birçok farklı alandaki gelişimini ele alıyor. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün de başucu kitaplarından olan ”Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabından derlediğim yirmi alıntıyı okumanız için sizinle de paylaşmak istedim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/beyaz-zambaklar-ulkesinde-kitabindan-20-etkileyici-alinti/
‘’İnsan hiçbir şey karşısında, hiçbir zaman düşmemeli, yere kapanmamalıdır.’’
Umuyorum ilgiyle okursunuz,
edebiyatla ve sağlıkla kalın.